top of page

GIGA EKONOMİNİN TEMEL PRENSİPLERİ

Para, toplumsal bir sözleşmedir.
Bu sözleşmeye uygun ilkelerle toplumda üretim, dağılım ve paylaşım sistemleri kurulmalı ve küresel toplumdaki tüm insanlara ve canlılara adil bir yaşam hakkı sağlanmalıdır. Paranın bu kadar önemli hale geldiği bir medeniyette, ekonominin prensipleri anayasalar kadar önem taşır. Ekonomik ilkeler, insanların ekonomik hak ve özgürlüklerini korumak, bireysel ve toplumsal refahı sağlayabilmek amacıyla ve topluma adalet sağlayacak şekilde yazılmalıdır.

GENEL PRENSİPLER


1) Anlaşılabilirlik, Açıklık ve Şeffaflık

Ekonominin akılcı, tarafsız, önyargısız, anlaşılır, gerçekçi, uygulanabilir, matematiksel ve adil prensipleri olmalıdır.
Böylelikle tüm toplumun bu ilkeleri anlaması ve benimsemesi kolay olmalıdır.


2) Bireysel Menfaatten Ziyade Toplumsal Fayda

Tüm ekonomik faaliyetler, toplumsal fayda amaçlı yapılmalıdır. Bireysel menfaat elde etmek için düzen kurmak ve menfaat elde etmek için başkasını çalıştırmak etik ve yasal kabul edilemez.
Bir başkasını kendi menfaati için çalıştırmak kölelikle eşdeğerdir.
Bir kimsenin kendine çıkar elde etmek için bir başkasını para karşılığı çalıştırmasının ve bu kişilerin emeklerini sömürerek kâr elde etmesinin adil, insani ve hakkaniyetli olduğu düşünülemez.
Hiç kimse kendisine çıkar sağlamak amacı ile üretici ve tüketici arasına girerek kendine menfaat sağlayamaz. Komisyonculuk, emlakçılık ve aracılıktan para kazanmak etik değildir. Kira, adil bir para kazanma yolu değildir. Herkesin bir evinin olması ve bunun satıldığında yenisinin alınması en insani ve doğal hakkıdır. Alım-satım bireyler arasında değil bireylerle küresel emlak sinerji şirketi arasında olmalıdır.

Bu yaklaşım sistemin, dünyadaki tüm bireylerin en temel ihtiyacı olan barınma ihtiyacını her zaman karşılayabilmesini güvence altına alır. Hiç kimse, önce bireyi borçlandırıp sonra evini haciz yolu ile gasp edemez.

Giga ekonomide kira bir gelir aracı değil, menkul ya da gayrimenkulün amortismanı ve bakım maliyetlerini hesap etme aracıdır.

Evrensel temel gelir neleri kapsamalı, insanlık kendisi karar vermelidir. Bununla birlikte minimum zenginlik kavramı etik olarak düşünülmeli, açık bir şekilde ortaya konulmalı, gelişen refaha ve üretimin kolaylığına medeniyetin ilerlediği zamanlarda uygun olarak artırılmalıdır.

3) Paranın kazanılmasında toplumsal fayda yaratma ilkesi

Mevcut ekonomik sistemde -ilginç bir şekilde- buluşlar yapan, bilgisayarı ilk icat eden, gerçek iş ve değer üreten insanlar hak ettiği kadar zengin olamamaktadır. Buna karşılık, müzik veya sinema sektöründe çalışarak ünlü olanlar veya faizden, borsadan, döviz alım satımından, komisyonculuk ve ticaretten para kazanan, ya da devlet ihalelerini kazanan insanlar zengin olmaktadır.

Para, bir ödüldür ve toplumsal faydanın matematiksel bir ölçütü olarak toplumsal fayda sağlayan bireylere verilmeli, toplumun ürettiği değerlere, öncelikle topluma faydası olan bireylerin ulaşması sağlanmalıdır. Bunun için işin zorluk derecesini ölçen katsayılar kullanılmalıdır.

4) Kıtlık Yerine Bolluk, Tüketime dayalı ekonomi yerine Sürdürülebilirlik üzerine ekonomi


Bir ekonomik anlayışın kıtlık olduğunu iddia edip tüketimi desteklemesi kendi içinde çelişki yaşadığını ortaya koyar.

Kıtlığın tanımlanmasında insan ihtiyaçlarının "sonsuz" olduğundan dem vurulmasına karşı basit yaşam hareketini benimseyenler "Eğer söylendiği gibi insan ihtiyaçları sonsuz olsaydı, üretimin hiç durmaksızın artarak devam etmesi gerekirdi." diyerek karşı çıkmaktadırlar. Buna göre, insan ihtiyaçları sonsuz değildir; barınma, sağlık, eğitim gibi temel ihtiyaçlardır. Bunun ötesine geçen "servet biriktirme" ve "aşırı tüketim" gibi ihtiyaç ve istekler insan doğasından çok sistemden ve kültürden kaynaklıdır ve "lüks” tür. Örneğin bir insan, hayatını sürdürmesi için hiç de zorunlu olmayan bir ürüne reklamlardan veya sosyal çevresinden etkilenerek ihtiyaç duyabilir.ALINTIDIR WİKİPEDİA

Sürdürülebilir bütün kaynaklar bol ve sınırsızdır.

Doğal kaynaklar kıt değildir, kurulan ekonomik sistemin tüketme üzerine kurulmuş olması yanlıştır ve dünya çapında akılcı ve etkin bir nüfus planlaması yapılmamıştır.

Birçok ekonomist, kaynakların kıt olduğuna inandırılmış ve ekonomi bu yaklaşım üzerine kurulmuştur. Kaynaklar kıt değildir. İnsanlar sadece onları sürdürülebilir bir şekilde kullanmaktan vazgeçmişlerdir.

Günümüzde endüstri devrimi ve kapitalizmden sonra doğal kaynakları bilinçsiz bir şekilde ve geleceği düşünmeksizin kullanması elbette yakın bir zamanda doğal kaynak kıtlığını getirecektir.

Ancak sürdürülebilir kullanılan kaynaklar sınırsızdır. Geri dönüştürülen her türlü maden ve hammadde boldur.
Medeniyet, bilgi ve teknoloji çağındadır. Yetişmiş eleman, kalifiye eleman boldur. Yüksek eğitimli insan çoktur. Üretim ve para çoktur. Enerji çoktur ve kolay ulaşılabilirdir.

Doğanın bize tekrar tekrar verdiği hammaddeler sınırsız bolluk yaratır. Mesela; beton, geri dönüşümü zor bir hammaddedir ve ekonomik olmadığı için geri dönüştürülmez ancak, ağaç geri dönüşümü kolay ve sürdürülebilir bir hammaddedir. Bambu çabuk yetişir, dayanıklıdır ve geri dönüşür. Üstelik ağaç ve bambu evler daha estetik ve güzeldir. Daha sağlıklıdır. İnsanın doğasına daha uygundur. Daha mutluluk vericidir.

Shou Sugi Ban, Japon ağaç yakma sanatı ile ahşap yapılar, birkaç yüz yıl dayanıklı hale gelmektedir. Ağaç 30 ile 80 yıl arasında yetişmektedir. Bunun anlamı, insanlık doğaya daha fazla ilgi ve önem verseydi, medeniyeti beton yerine ağaç ile kurmuş olsaydı, sanat eseri gibi şehirlerimiz ve şu andakinden daha fazla ormanlarımız olacaktı. Aslında ağaç kullanmayarak biz onu önemsiz hale getirdik.Çünkü ağacı hammadde olarak daha fazla kullanıp daha çok ihtiyaç olarak görseydik, insanlık için daha önemli olduğu fark edilecekti ve daha fazla üretmek için çaba sarf edecektik ve şu anda olduğundan çok daha önemli hale gelecekti.


Dahası ağaç su anda en çok tek kullanımlık ürünlerde bir yan mamul yada ambalaj sanayinde kullanılmaktadır.

Ev yapımında kullansaydık, yetişme süresinden daha uzun süre kullandığımızda, bir süre sonra ağaç ihtiyacı azalmaya başlayacaktı.
Dünyada birçok insan beton evlerde yaşamak istemediği halde ekonomik prensiplerin zorlaması sonucu tercih hakları ellerinden alınmaktadır.

Günümüzden yaklaşık yüz yıl öncesinde bile birçok insan, kış için yiyecek stoklayıp hazırlık yapmazsa açlık ve hastalıklardan ölmektedir. Günümüzde bir marketin rafları arasında dolaşın.

Dünyada her yıl insan tüketimi için üretilen gıdanın kabaca üçte biri israf ediliyor. Bu miktardaki gıda, 3 milyar insanı beslemeye yetecek miktardadır. Yaklaşık 1,3 milyar ton ağırlığında ve 1 trilyon ABD doları değerindedir. (29)
Eger yiyecek gerçekten kıt olsaydı, insanlar bu miktarda gıdayı çöpe atmazlardı
Kıt olan gıda değil, toplumlara bir yandan çıkarını düşünerek yön vermeye çalışanların aklıdır.

Gerçekten hâlâ kıtlık olduğunu düşünüyor musunuz?
Eskiden en büyük kıtlık para kıtlığıydı. Bugün dünyada para da dahil her şey boldur. Sadece, büyük bir miktarı bir grubun tekelinde tutuluyor.
Haksız bir yolla bireylerin satın alma güçleri elinden alınıyor.

Dünyada her şey boldur, sadece adil bir paylaşıma ve akılcı yaklaşımlara ihtiyaç vardır. Para bir paylaşım aracıdır ve bir grup insan lehine haksız bir paylaşım mevcuttur.

Bununla birlikte dünyadaki doğal kaynakların miktarı elbette sabittir. Ama kıt değildir, yeterince vardır. Elbette kişi başına düşen kaynak miktarı dünyanın nüfusu ile orantılıdır.

Mesela sekiz milyar insan için dünyada herkese bir elektrikli araba üretecek kadar lityum bulunmamaktadır. Ancak her insanın bir elektrikli arabaya sahip olma zorunluluğu var mıdır ve ulaşımın ısrarla otoyollar üzerinden yapılması gerekli midir sorgulanmalıdır.

Öte yandan neden bu kadar çok nüfusa ihtiyacımız olduğu da sorgulanmalıdır.
Dünya nüfusu, dünyanın insan taşıma kapasitesine göre planlanmalıdır.


İnsan çokluğu devletlerin en önemli gücüdür ve aşırı nüfus artışını doğası gereği devletler istemektedir. Bu devlet anlayışının değişmesi ve küresel olarak akılcı bir nüfus planlaması yapılması, mevcut ekonomik sistemdeki kıtlık anlayışını önemsiz hale getirecektir. Küresel nüfus planlaması acilen yapılmalıdır.

ELMAS GERÇEKTEN KIT MI? (32,33,34)

Cecil Rhodes isimli bir girişimci, Güney Afrika'daki neredeyse tüm elmas madenlerini satın alan De Beers Madencilik Şirketi'ni kurdu. Dünyanın neredeyse tüm ham elmaslarının sahibi olan De Beers, arzı kısmak ve elmas kıtlığı yaratmak için elmas distribütörleri ile çalıştı. Sonuç, daha yüksek fiyatlar ve harika güzellikteki bu "nadir" taşlara olan talebin artmasıdır. Rhodes 1902'de öldüğünde, dünyadaki ham elmas üretiminin ve dağıtımının %90'ı De Beers'e aitti.
Yapay olarak yüksek fiyatlar ve talep yaratan elmas arzının kontrolü yirmi birinci yüzyıl boyunca devam etti. Buna ek olarak, bir pırlantanın bir başkasına olan sevginizin gerçek bir sembolü olduğunu ilk öneren de De Beers oldu.
1930'larda elmas fiyatları düşmeye başladığında, De Beers elmaslara bakışımızı sonsuza dek değiştirecek bir pazarlama kampanyası başlattı. Plan, pırlantayı bir aşk sembolüne dönüştürmekti ve film yıldızlarının ve diğer ünlülerin yer aldığı son derece başarılı bir reklam kampanyasının ardından De Beers, dünyayı bir pırlanta nişan yüzüğünün aşkın sembolü olduğuna tüm dünyayı ikna etmeyi başardı. O zamandan beri elmas nişan yüzükleri küresel bir norm haline geldi ve elmasların fiyatı yüksek kaldı.
5) Arz-Talep Dengesi Yerine İhtiyaç-Arz Yaklaşımı

Mevcut ekonomide talep,bireyin satın alma gücüne bağlıdır.
Bu nedenle bireyin satın alma gücü yeterli olmadığında, ürün ya da hizmete ihtiyacı olsa bile, parası olmadığı için ihtiyacını karşılayamamaktadır.

Giga ekonomide üretim doğal kaynakların sürdürülebilirliğine bağlıdır.
Kaynakların üretimi kısıtlamadığı şartlar sağlandığında, üretimi artırmak için herhangi bir gerekçenin olamayacağı öngörülmektedir.

Diz üstü bilgisayarı yada bir tableti, temel insan ihtiyacı kabul ettiğimizi ve 8 Milyar insan için üretim sistemini kurmayı planladığımızı varsayalım.

Bunun için gerekli hammadde, insan gücü, bilgi, teknoloji ve sermaye varsa üretim yapmakta bizi alıkoyan ne olabilir?

Bizi alıkoyan sadece toplumdaki bazı insanların bu ürünü toplumun tamamının hak etmediğini düşünmesi olabilir.

Bir dizüstü bilgisayarı ve internet insanlıktan esirgenmez ise, online eğitimle, eğitim maliyetleri küresel olarak büyük çapta azalabilir.





6) Adil Fiyat ve ücret teorisi

Giga ekonomide fiyat, piyasa tarafından belirlenmez. Üretime dâhil olan tüm bireylere verilen ücretlerle belirlenir. Giga ekonomide, minimum insan çalışması ile fiyatlar minimize edilir ve fiyat; kâr, faiz, vergi kavramlarından arındırılmıştır. Böylelikle fiyat inanılmaz şekilde düşer ve her türlü mal veya hizmet, bireylerin satın alma gücü ile ulaşılabilir hale gelir.

Fiyat kesinlikle ürünün gerçek değerini göstermelidir.
Fiyatla oynamak, kârı maksimize edebilmek için değişik satış teknikleri ile tüketiciyi kandırmak ahlaki olamaz ve Giga ekonominin etik değerler prensibine aykırıdır.

Teorik olarak, bir mal ya da hizmet için bir kimse para talep etmediği takdirde, bu mal ya da hizmetin fiyatı sıfırdır. Yani, hiç kimsenin para için çalışmadığı bir ekonomik sistemde mal veya hizmetlerin toplam FİYATI sıfırdır.

Dünyadaki üretimin toplam fiyatı, dünyadaki tüm bireylere verilen ücretlerin toplamıdır. Fiyatın içinde başka hiçbir unsur yoktur.

Fiyat = Ücretler



Toplum için çalışan, bir iş, bir değer üreten her birey çabasının bir ödülü olarak hak ettiği yaşam kalitesine ulaşabilmelidir ve bunun için fiyat adil olmalıdır.


10 ADİL REFAH DAĞILIMI İLKESİ

Refah kelimesi; zenginlik, kazanç kaynağı, bolluk, başarı, mutluluk, sosyal yardımlaşma, gönenç, rahatlık, huzur, konfor, kolaylık, yardım ve sağlık gibi birçok kavramı içinde barındırır.

Yaşam herkese kolay ve adil olmalıdır.


BİREYSEL REFAH

Dünyadaki tüm insanlara evrensel temel gelir verilmelidir.
Evrensel temel gelirdeki temel felsefe şudur:
İnsanlar kendi çocuğu için ne istiyorsa, diğerlerinin çocuğu için de onu istemelidir.
Böylece dünyada kimse çocuğunun geleceğini düşünürken diğerleriyle rekabet içinde olmaz.
Dünyaya barış ve kardeşlik gelir.

Kobalt elementi olmadan üretilemeyen cep telefonu kullanırken, insanlık, Kongodaki çocukların yaşam standartlarını ve geleceğini düşünmek zorundadır.

Bireysel zenginlikte sınır yoktur ancak dünyadaki tüm bireylerin minimum zenginliği ve yaşamak için sahip olması gereken dünya malı mülkü tespit edilmelidir.

BARINMA ( İdeal yaşam alanı hesap edilmelidir.)
BESLENME
BİREYSEL TEMEL İHTİYAÇLAR,
SOSYAL İHTİYAÇLAR VE TATIL
EĞİTİM ( tablet, diz üstü bilgisayar)
SAĞLIK
HUKUK
İLETİŞİM ( cep telefonu ve internet)
ULAŞIM
Standartlarının minimumları dünyadaki tüm bireylere sosyal refah ilkesi gereği verilmelidir.



Böylelikle ekonomik hesaplar bu standartların üzerinde başlar.

Bunun üzerindeki artı refah topluma faydalı bireylere adil bir şekilde paylaştırılmalıdır.
Bunun adil paylaştırılması için birtakım katsayılar oluşturulmalıdır.
Bir bireyin toplumsal refahı sağlamak için harcadığı toplam çaba ölçülür hale getirilmelidir.

Bireyin gelirinden topluma fayda amaçlı bır pay alınmamalıdır.

Toplumsal ihtiyaç ve özellikle yönetim adına bireyden ücret alınamaz.



TOPLUMSAL REFAH

Ortak toplumsal kullanım alanları korunmalıdır. Bunların ilk yatırım maliyetleri bakım ve işletim maliyetleri geri alınmalıdır. Kamusal alan kullanım ücreti veya şehir kullanım ücreti gibi...

Doğal kaynaklar korunmalı ve doğaya yatırım yapılmalıdır.
Doğal kaynaklara yatırım yapılırken yeni yaşam biçimleri oluşturulmalıdır.

Yeni yaşam kültürleri geliştirilmelidir.

Orman ağaç dikme köyü tiny house
Denız temiz yaşam köyü
Bisiklet laptop kredi kartı eğitim sistemi
Her öğrenciye bir bisiklet bir laptop ve bir kredi kartı
Dünyanın bütün okullarını dolaşsınlar
Elektrikli katamaran yeni eviniz projesi
Gibi projeler ve yeni yaşam tarzları üretilmelidir.

Bunlar sehirlerin yükünü azaltır.

Tüketimin azaltılması ve minimalist yaşamın önemi konusunda tüm bireyler eğitilmelidir. Para kavramı öğretilmelidir.

Topluma farklı zenginlik anlayışları getirilmelidir.

7) Adil Zenginlik Dağılımı

Ölüm hak, miras helal, zenginlik soydan gelir.

Bir kişi gelecek nesilleri için asırlardır para biriktirdi ise bu kimsenin torunlarının zengin olması çok doğaldır ve herkesin eşit miktarda biriktirmesini beklemek hiç de mantıklı değildir.

Bu konuda eşitlik ilkesi ile hiç kimsenin belirli bir limitin üzerinde para biriktirmesine engel olmak yada toplum adına onu kendisinden almak asla evrensel adalete uygun olmaz.

8) Tüketimin Kontrolü

Giga ekonomide üretim-tüketim dengesi paranın piyasadaki miktarının kontrolü ile sağlanmaz.
Üretim miktarına, bireylerin, şehirlerin ya da dünyanın ne kadar tüketme ihtiyacı olduğu tespit edilerek karar verilir. Şayet tahmin edilen tüketim miktarından daha fazla tüketim ihtiyacı olursa üretim artırılır. Bir önlem olarak her zaman daha fazlasını üretip stok yapmak en uygun üretim metotlarından biridir. Ancak stok maliyetleri ve stok yatırım doğal kaynak ihtiyacı göz önüne alınması gerekebilir.
Stoklamanın, hammaddenin daha kontrollü tüketilmesine ve geri dönüşüm sisteminin kurulması yönünden daha faydalı olabileceği öngörülmektedir.
Üretim bir süreçtir. Piyasanın ihtiyacına karşılık verirken hammaddeyi doğadan karşılamak geri dönüşümden karşılamaktan daha kolay ve kısa sürelidir.


Zenginliğin bireysel tüketimi artırma riski ve tüketimin bireysel enflasyon yöntemi ile kontrolü konusu ilgili bölümde açıklanmıştır.

Tüketimi azaltmanın bir yolu da üretimde kaliteyi ve dayanıklılığı artırmak ve kaliteyi standart hale getirmektir.




POPÜLASYON BOYUTU





Toplumun insani değerlerde yaşamak için, doğal kaynağı sürdürülebilir kullanırken ihtiyacı olacağı, dünyanın gerçek insan taşıma kapasitesi acilen hesap edilmelidir.


DÜNYANIN GERÇEK İNSAN TAŞIMA KAPASİTESİ
Alıntıdır.

Dünya nüfusu artmaya devam ederken, içme suyu, verimli topraklar, ormanlar ve balıkçılık gibi temel küresel kaynakların sınırlarının daha belirgin hale gelmesi şaşırtıcı değil. Genel olarak, daha fazla insanın daha fazla kaynak kullandığını ve daha fazla atık yarattığını anlamak için bir matematik dehası olmanıza gerek yok.

Dünyanın gerçek insan taşıma kapasitesi hakkındaki tartışmalar yüzlerce yıl öncesine dayanmaktadır. Tahminlerin aralığı muazzam, 500 milyondan bir trilyona kadar dalgalanıyor. Bilim insanları yalnızca son sayı konusunda değil, daha da önemlisi bu sayıyı belirlemenin en iyi ve en doğru yolu konusunda - büyük değişkenlik dolayısıyla - aynı fikirde değiller.

Bu nasıl olabilir? İster 500 milyon insanımız ister bir trilyon insanımız olsun, hâlâ sınırlı düzeyde kaynağa sahip tek bir gezegenimiz var. Cevap, kaynak tüketimine geri dönüyor. Dünyanın dört bir yanındaki insanlar kaynakları farklı ve dengesiz bir şekilde tüketiyor. Ortalama bir orta sınıf Amerikalı, geçimlik gıda seviyesinin 3,3 katı ve temiz su tüketiminin neredeyse 250 katı tüketiyor. Yani dünyadaki herkes orta sınıf bir Amerikalı gibi yaşasaydı, o zaman gezegenin taşıma kapasitesi yaklaşık 2 milyar olabilirdi. Bununla birlikte, insanlar yalnızca gerçekten ihtiyaç duydukları kadarını tüketilirse, o zaman Dünya potansiyel olarak çok daha yüksek bir rakamı destekleyebilir.

Ancak sadece niceliği değil, niteliği de dikkate almalıyız - Dünya teorik olarak bir trilyondan fazla insanı destekleyebilir, ancak yaşam kaliteleri nasıl olurdu? Tahsis edilen kaynakların asgarisiyle mi idare edecekler yoksa keyifli bir hayat sürme fırsatına mı sahip olacaklar?

Daha da önemlisi, bu trilyonlarca insan gereken ölçekte işbirliği yapabilir mi, yoksa bazı gruplar kaynakların orantısız bir kısmını kullanmaya çalışabilir mi? Eğer öyleyse, diğer gruplar şiddet kullanmak da dahil olmak üzere bu eşitsizliğe meydan okuyabilir mi? ALINTIDIR.



Nüfus planlaması gelecek nesillerin bekası için, insanlığın bugünden çözmesi gereken bir sorunudur.
İnsanlık, yaşanacak ve ihtiyaçlarını karşılayacak başka bir gezegen bulana kadar bu gezegenin kaynaklarının sürdürülebilir olarak kullanılması şartıyla, insani bir yaşama yetecek kaynaklara uygun nüfus planlamasını yapmalıdır.

BİREYSEL ENFLASYON


Bir başkasının fazla tüketiyor olmasının, az tüketenin, aynı piyasada alışveriş yaptığı için, daha pahalıya satın almasının adil olduğu düşünülemez.
Kim daha fazla tüketiyor ise o pahalıya satın almalı, az tüketen adil fiyattan satın alabilmelidir.
Bunu dijital para ile kontrol etmek ve fiyatları kişilerin harcama temayüllerine göre artırmak veya azaltmak mümkündür.

Giga ekonomide enflasyon yoktur. Ancak, aşırı zenginliğin aşırı tüketime neden olmaması için bireysel enflasyon kavramı vardır.

Satın alma gücü artan birey, daha fazla tüketme eğilimi gösterebilir. Aşırı tüketim yapan bireyler fiyatların artmasına neden olabilir ancak, bu portre herkes için geçerli değildir.
Bir toplumda bireylerin satın alma güçleri ve birikimleri eşit olamaz. Buna bağlı olarak bireylerin tüketim miktarları ve kullanım sıklığı da aynı olamaz. Az satın alma gücüne sahip bir birey az tüketirken, satın alma gücü yüksek bireyler çok tüketebilirler. Dolayısıyla eğer aşırı tüketim enflasyona sebep oluyorsa buna neden olanlar, satın alma gücü yüksek olanlardır. Ancak, sonuç olarak, fiyat artışlarından az tüketen bireylerin de etkilenmesi adil olamaz.
Adil bir ekonomik sistemin sağlanması ve az tüketen tüketicinin korunması amacıyla enflasyon bireysel olarak hesap edilmelidir.

Bireysel enflasyon, dijital bir para birimi ile kolaylıkla uygulanabilir.

PARA KAZANILAMAYACAK YÖNTEMLER
Zolarizmin uygulandığı küresel toplumda aşağıdaki işlere ihtiyaç olmayacağı öngörülmektedir.
Ekonominin bir prensibi de maliyetlerin azaltılmasıdır. Bu işlere ihtiyaç duyulmaması ekonomik anlamda küresel toplumda refahın bireylerde birikmesi anlamını taşır.

Giga ekonominin en önemli prensiplerinden biri, paranın toplumsal fayda sağlayarak ve doğa ekonomisinde kazanılmasıdır.
Yapılacak her işte toplumsal fayda olup olmadığı sorgulanmalıdır. Şayet toplumsal fayda indeksi düşükse bu işler için para ödenmemelidir.

1) KİRA
2) SAHİPLENME, TOPRAK VE GAYRİMENKUL SATIŞI
3) BANKACILIK, TEFECİLİK, BORÇ VERME
4) ASKERLİK, SİLAH VE UYUŞTURUCU ÜRETİMİ VE SATICILIĞI
5) KOMİSYONCULUK, EMLAKÇILIK, SATICILIK, PAZARLAMACILIK
6) BORSA, KUMAR, DÖVİZ ALIM SATIMI, HER TÜRLÜ FİNANS KURULUŞLARI
7) DİNİ KURULUŞ ARACILIĞI İLE PARA TOPLAMA
8) HAYIR KURUMLARI
9) SİYASET, BÜROKRAT
10) Liderlik ideoloji ve medya patronluğundan para kazanılmaz.



 

bottom of page